Şirket Değeri/EBITDA (EV/EBITDA)
Dr. Hasan Yalçın , E. Hesap Uzmanı, YMM
Bu yazı yazarın izni ile yazarın Şirket Değerlemesi (Teori
ve Uygulama) adlı eserinden aynen alınmıştır.
Şirket değeri öz sermayenin piyasa değeri ile net borçların piyasa değerinin toplamından oluşmaktadır. Öz sermayenin piyasa değeri halka açık şirketler için piyasa fiyatının çıkarılmış toplam hisse senedi adedi ile çarpımı şeklinde hesaplanmaktadır. Net borçların piyasa değeri ise finansal borçların piyasa değerinden, nakit ve nakit benzerleri ile pazarlanabilir menkul kıymetlerin çıkarılması ile elde edilmektedir.
Yirminci yüzyılın son yirmi yılına değin yani 1980’lere kadar bir şirketin kendi borçlarına hizmet etme yeteneğinin anahtar göstergesi olarak faiz ve vergi öncesi kazançlar (Earnings Before Interest and Tax – EBIT) ya da faaliyet geliri idi. Ancak 1980’lerde kaldıraçlı şirket ele geçirmelerinin (Leveraged Buy Out – LBO) yükselişiyle birlikte bir şirketin nakit akımını ve kendi borçlarına hizmet etme yeteneğini ölçmek için yeni bir enstrüman ortaya çıktı. Bu yeni aracın ismi faiz, vergi ve amortisman öncesi kazançlardır (Earnings Before Interest, Taxes, Depreciation and Amortization – EBITDA).[1] Böylece 1980’ler ve 1990’larda EBITDA bir karlılık ölçüsü olarak yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı. Böylesine yayılmasının nedenlerinden birisi de anlaşılmasının kolay olması ve farklı amortisman ve vergilendirme yöntemleri ile karmaşıklaştırılmamış yapısıydı.[2]
Şirket değerinin EBITDA’ya oranı (EV/EBITDA), şirketin toplam piyasa değerinden nakitin çıkarılarak, faiz, veriler ve amortisman öncesi kazançlara bölünmesi ile elde edilmektedir. EV/EBITDA aslında sermaye yapısının nötr olması dışında P/E oranına oldukça benzemektedir. Örneğin bir şirket sektör ortalamasına göre ağır bir biçimde borçluysa ya da anormal yükseklikte veya düşüklükte nakit olmayan harcamalara sahipse P/E oranının kullanımı şirketin fiili kazanç yeteneğini olduğundan düşük ya da yüksek gösterebilmektedir. EV/EBITDA oranı ise bunun tam tersine, yatırımcılara şirketin kazanç gücüne ilişkin daha önyargısız bir bakış sağlayan brüt kara odaklandığı için sermaye yapısının ve muhasebe politikalarının etkilerini normalleştirmektedir.[3] Söz konusu oran matematiksel olarak şu şekilde gösterilmektedir:
EBITDA’nın temeli faaliyet nakit akımına (Operating Cash Flow – OCF) dayanır fakat ondan farklı olarak döneme ilişkin borç anapara geri ödemelerini de içerir. Başka bir deyişle EBITDA, şirketin faaliyet nakit akımına, dönemin borç anapara ödemesinin eklenmesiyle elde edilmektedir. Dolayısıyla söz konusu dönemde şirketin borç anapara geri ödemesi bulunmuyorsa, EBITDA ile faaliyet nakit akımı birbirine eşit olmaktadır.[4]
EV/EBITDA oranının yaygın şekilde kullanılmasının başlıca nedenlerinden ilki, bu oranın genellikle pozitif olmasıdır. Şirketin net karı negatif olduğu durumlarda bile genellikle EBITDA pozitif çıkmaktadır. İkinci neden ise amortisman yöntemlerinin farklılık göstermesidir.[5] Buna bağlı olarak da bazı şirketler normal amortisman yöntemini kullanırken, bazıları da hızlandırılmış amortisman yöntemini ya da farklı yöntemleri tercih etmektedir. Bu durum, net faaliyet karında ya da net karda farklılıklara yol açmaktadır ve EBITDA’yı etkilemektedir. Üçüncü neden, bu oranın farklı finansal kaldıraca sahip şirketlerin karşılaştırılmasında farklılıkları ortadan kaldırdığı için, kullanım açısından daha uygun olmasıdır. İşte tüm bu nedenler, EV/EBITDA oranını, yüksek altyapı yatırımları gerektiren sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin karşılaştırılmasında kullanılabilecek uygunlukta bir oran kılmaktadır.[6]
EV/EBITDA çarpanını belirleyiciler şunlardır:
1.Vergi Oranı: Diğer değişkenler sabit kaldığında, düşük vergi oranlarına sahip olan şirketlerin EV/EBITDA çarpanları, daha yüksek vergi oranlarına sahip olan benzer şirketlere göre daha yüksektir.
2.Amortisman: Diğer değişkenler sabit kaldığında, amortismanın EBITDA üzerindeki etkisinin göreceli olarak yükse olduğu şirketlerde, EV/EBITDA oranı daha düşüktür.
3.Yeniden Yatırım Gereksinimi: Diğer değişkenler sabit kaldığında, beklenen büyümeyi gerçekleştirmek amacıyla yeniden yatırım için gereksinim duyulan EBITDA miktarı ne kadar yüksekse, FV/EBITDA o denli düşüktür.
4.Sermaye Maliyeti: Diğer değişkenler sabit kaldığında, sermaye maliyeti göreceli olarak düşük olan şirketlerin EV/EBITDA oranları daha yüksektir.
5.Beklenen Büyüme: Diğer değişkenler sabit kaldığında, beklenen büyüme oranı göreceli olarak yüksek olan şirketlerin EV/EBITDA oranları da yüksektir.[7]
EV/EBITDA oranı daha çok nakit akımının önemli ve sermaye harcamalarının büyük ve düzensiz olduğu sektörler için uygundur. Telekomünikasyon, enerji, alt yapı hizmetleri ve imalat sektörleri bu tanımlamaya girmektedir. Sermaye harcaması gereksinimleri sektörlere göre farklılık gösterdiği için EV/EBITDA oranının yalnızca aynı sektörde bulunan şirketleri analiz etmek için kullanılması gerekir.[8]
[1] Stumpp, P.M. (2000) “Putting EBITDA In Perspective”, Moody’s Investors Service, New York, s.3
[2] Ubelhart, M.C. (2010) “An Economic Vİew of the Impact of Human Capital on Firm Performance and Valuation”, The Valuation Handbook: Valuation Techniques from Today’s Top Practitioners (ed. Thomas, R. & Gup, B.E.) John Wiley & Sons, New York, s.527
[3] Chan, R.W. & Lui, B.C. (2010) “Gaining Insight With the EV/EBITDA Ratio”, Better Investing, Vol.60 (3), s.27
[4] Ercan, M.K. & Öztürk, M.B. & Küçükkaplan, İ. & Başcı, E.S. & Demirgüneş, K. (2006) ,s.58
[5] Sipahi, B. & Yanık, S. & Aytürk, Y. (2011) , s.104
[6] Ercan, M.K. & Öztürk, M.B. & Küçükkaplan, İ. & Başcı, E.S. & Demirgüneş, K. (2006) , s.58, 59
[7] Damodaran, A. (2002) , s.504
[8] Chan, R.W. & Lui, B.C. (2010) s.27