Markanın Tanımı ve Tarihçesi
Dr. Hasan Yalçın, E. Hesap Uzmanı , YMM
Bu yazı yazarın izni ile yazarın Marka Değerlemesi adlı eserinden aynen alınmıştır.
Bir markanın yaratmış olduğu ekonomik değeri anlamak ve ölçmek için herşeyden önce markanın ne olduğunun, marka kavramının neyi ifade ettiğinin net bir şekilde anlaşılması ve tanımlanması gerekir. Bu tanımlama aynı zamanda markanın müşteri seçimini nasıl yönlendirdiğini anlamak için de önem arzeder. Marka çok karmaşık bir nesnedir ve mevcut yönetim teorisine ve uygulamasına göre birkaç şekilde tanımlanabilir. Dar bir bakış, markayı müşteriler ve tüketiciler açısından tanımlarken, daha geniş bakış açısı ise bütünseldir ve markayı tüm ticari faaliyetlere ve bunun ötesinde insanlar ve ülkeler gibi diğer varlık ve kuruluşlara kadar genişletir. Markanın geleneksel pazarlama tanımları ise bir şirketin ürün ve hizmetlerini tanımlama ve farklılaştırma işlevine odaklanır.
Bu kapsamda baktığımızda Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre marka; “Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi
tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” olarak
tanımlamıştır.
[1]
Marka kavramına atfedilen önemin artmasıyla birlikte literatürde bunu
tanımlamaya yönelik çabalarda artmıştır. Ülkemiz uygulamasında markanın hukuki
tanımlamasına 556 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’de yer verilmiştir. Buna göre marka; bir teşebbüsün mal veya
hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi
sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler,
sayılar malların biçimi ve ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya
benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen
her türlü işaretleri içermektedir”
[2]
Markanın pazarlama yönü ön plana çıkarılarak yapılan tanımlamaları
da mevcuttur. Bu yönü ile en çok kullanılan marka tanımlamalarından biri
American Marketing Associaton (AMA) tarafından yapılandır. Birliğin marka
tanımlaması ürün veya hizmet odaklı olması ve markanın fiziksel özelliklerine
vurgu yapması nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştirilere rağmen
tanımlama litearatürde güçlü bir şekilde yerini almıştır. Buna göre marka, bir
sat
ıcının ürünlerini veya hizmetlerini
rakiplerinden ayırt ederken bu ürünleri veya hizmetleri belirleyen ya da
tanımlayan isim, terim, tasarım ve sembol veya herhangi bir özellik şeklinde
tanımlanmıştır.
[3]
AMA tanımına göre bir marka yaratmanın
anahtarı, bir ürünü tanımlayan ve diğerlerinden ayıran bir isim, logo, sembol,
ambalaj tasarımı veya başka bir karakteristik özellikte yatmaktadır.
[4]
The Marketing Science Institue (1998) ise markayı “ilgili olduğu
firmaya rakiplerine göre daha yüksek satış hacmi ve daha yüksek kâr marjı sağlayan
bir değer” olarak tanımlamıştır. Buna göre bu fiyat ve marj farkı
tüketicilerin, dağıtım kanallarının ve şirketlerin davranışlarının sonucudur.
[5]
David Aaker, markayı satıcı yahut
satıcılar tarafından arz edilen mal ya da hizmetlerin tanımlanması ve bu mal ve
hizmetlerin rakip mal ve hizmetlerinden farklılıklarının ortaya konulabilmesini
amaçlayan ayırt edici bir isim, semboldür (logo, ambalaj tasarımı) şeklinde
tanımlarken;
[6]
yine marka konusunda duayen Philip Kotler ise markayı bir
işletmenin mal ve hizmetlerini tanımlayan ve onları rakiplerinden ayırt etmeye
ve farklılaştırmaya yarayan isim, logo, tasarım veya bunların bileşimidir
şeklinde tanımlamıştır.
[7]
Murpy yapmış olduğu tanımlama da markanın sadece fiziksel
ürünlerden ibaret olmadığını aynı zamanda kişiye sağladığı belirli
ayrıcalıklarında olduğunu ifade etmiştir.
[8]
Marka kendine özgü nitelikleri ile rakiplerine fark yaratan ve
marka sahibi, müşterileri, ürün bileşenleri ve ait olduğu firma olmak üzere
birbirleri ile etkileşimli çeşitli alt sistemlerin oluşturduğu bir üst
sistemdir.
[9]
Marka bir isim olmanın
ötesinde bir kimlik bir imaj yaratan ve konumlandırmaya hizmet eden bir
kavramdır.
[10]
Marka renkli amblemler, amblemlerin altında yer alan sloganlar değil;
ürün-hizmet-kalite üçgenini bireylerin düşüncesinde yaratmadır.
[11]
Marka kavramının tarihsel
gelişimi incelendiğinde geçirdiği evrim ortaya çıkmaktadır. Markanın ilk
kullanılmaya başlandığı dönemde sadece ürünü kimin ürettiğini gösteren bir
işaret olarak kullanılmıştır.
[12]
Marka kelimesinin ingilizce karşılığı olan brand kelimesi eski
İskandinav dilinde “yanmak” anlamına gelen “brandr”kelimesinden gelmektedir. Orta
çağ ingilizcesinde ateş, alev, meşale isimleri için yanma sıfatı olarak
kullanılmıştır.
[13]
Brand kelimesi brandr kelimesinden türetilmiştir. Markalama sürecini
anlatmak için Amerikalılar 19. yüzyılda “burning
their mark” (dağlayarak işaretlemek) kalıbını kullanmışlardır. Günümüze
gelindiğinde ise artık marka kavramını ifade etmek için İngilizcede “Brand”
kelimesi kullanılmaktadır. “Brand” sözcüğü, etimolojik olarak “burning their
mark” sürecini anlatmaktadır.
[14]
Marka kelimesinin etimolojik kökeni incelendiğinde ise İtalyanca “marca” kelimesi karşımıza
çıkmaktadır. Marka kelimesinin Türkçe’ye geçişi de bu dildendir.
[15]
Ayrıca Almanca marc
(sınır, sınır çizgisi), Fransızca ise marque (ürün işaretli) sözcüklerinden
türetildiği yazılı eserlerde yer almaktadır.
[16]
Marka ve Markalaşma sürecinin başlaması yüzyıllar öncesine
dayanmaktadır. Marka yüzyıllardan beri bir üreticinin ürünlerinin diğerinin
ürünlerinden ayırmanın bir yolu olarak kullanılmıştır.
[17]
Hindistan, Yunan ve Roma
medeniyetlerinden kalan arkeolojik kalıntılar çerçevesinde yapılan
incelemelerde M.Ö. 1300 yıllara uzanan süreçte marka kullanım amacına yönelik
işaretlemelere rastlanılmıştır.
Çanak
çömlek üreticileri kendi ürünlerinin kökeni ve kalitesini, ürünlerinin üzerine
koydukları işaretler ile bildirmişlerdir.
[18]
Tarih öncesinin avcıları, sahibini belirtmek
için silahlarını imzalamışlar; eski Mısırlı tuğla ustaları, işlerini ayırt
etmek için tuğlaların üzerlerine semboller koymuşlardır.
[19]
Orta çağlarda ise çiftlik
hayvanlarını diğerlerinden ayırt etmek amacıyla işaretlerle tanımlama çok
yaygın olarak kullanılmıştır.
[20]
Sığırların bir işaretle dağlanması sonucu ayırt edilebilmesi
sahipliğin belli olması, kaliteyi simgelemesi ve hırsızlığa karşı koruyuculuğu
nedeniyle, markalar ABD’de yaygın kullanılmaya başlamış ve pazarlama diline
girmiştir.
[21]
13. yüzyılda İngiltere’de marka konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
İngiltere’de “fırıncılar markalama kanunu” ile marka kavramı yasal bir yapıya
kavuşmuştur.
[22]
Okur yazarlık oranının düşük olduğu ilk kullanım zamanlarında
markalar için semboller ve figürler yoğun olarak kullanılmıştır. Bu süreçte
satıcılar dükkânlarının önüne hangi tip mal sattıklarını belirten resimler
asmışlardır. İlk marka isimleri ise, ancak 16. Yüzyılın başlarında görülmeye
başlanmıştır. Bu dönemde gemilere yüklenecek her varilin üzerine imalatçının
ismi yazılmıştır.
[23]
Taşıma sırasında malların
karışmaması, sahipliğinin belirlenmesi amacıyla markalandığı görülmektedir.
Fransa ve Belçika’da on yedi ve on sekizinci yüzyıllarda porselen, mobilya ve
halı üreticilerinin artması ile bu üreticilerin kalite ve köken göstergesi
olarak marka kullanımları yaygınlaşmıştır. Bazı sanatkâr odalarının el
sanatlarında düşük kaliteli işçiliği önlemek üzere üretilen parçaya ustanın
isminin konulmasını zorunlu kılması marka kullanımının yaygınlaşmasını
sağlamıştır. İlk kullanımı ile marka sadece ürünü kimin ürettiğini gösteren bir
işaretten ibarettir. On yedinci yüzyıla kadar tanımlama fonksiyonu üstlenen
markanın, söz konusu dönemlerle birlikte tanımlama fonksiyonuna ek olarak, bir
de farklılaştırma fonksiyonu üstlenmeye başlamıştır. Marka kullanımının
başladığı bir diğer alanda güzel sanatlar olmuştur. Leonardo da Vinci,
Rembrandt, Stradivari gibi sanatçıların isimleri marka haline gelmiştir
[24]
.
18. yüzyılda imalatçıların isimlerinin, ünlü kişi, yer, hayvan
isimleri ve resimleriyle yer değiştirmesiyle marka kavramı farklı bir gelişim
sürecine girmiştir. Kavramın yeni amaçları arasında, ürünle birlikte marka
isminin çağrışımlarının güçlendirilmesi gelmiştir. Üreticiler, artık
tüketicilerin ürünlerini daha kolay hatırlamalarını ve bu ürünlerin rekabet
içerisinde farklılaşmasını istemişlerdir.
[25]
Marka, en geniş kullanım alanına on dokuzuncu yüzyılın sonları,
yirminci yüzyılın başlarında sanayi devrimi ile seri üretime geçilmesi,
iletişim olanaklarının iyileştirilmesi neticesinde ulaşmıştır.
[26]
Sanayi devrimiyle beraber birçok bitmiş ürünün ticareti hızla
yaygınlaşmıştır. Maliyet etkinliği sağlanmış, kütle üretimleri artmıştır. Birçok
ev eşyasının üretimi yerel üretimden merkezi fabrikalara taşınmıştır. Bu
dönemde üreticiler için, toptancılar, aracılar, mağazacılar ve tüketiciler
üzerinde etki yaratma gereksinimi ortaya çıkmıştır.
[27]
Tedarikçi ve alıcı
arasındaki mesafe genişledikçe, menşe ve kalite iletişimi daha önemli hale
gelmiştir. Kitlesel üretim, ölçek ekonomileri ve genellikle daha iyi ürün
kalitesi sağlarken, malların, müşterilerin yalnızca yerel tedarikçilere aşina
olduğu daha geniş bir pazara satılmasını gerekli kılmıştır. Bu noktada kitlesel
üreticilerin yerel pazarlardaki tüketicileri, ürünlerinin yerel
üreticilerinkinden daha iyi olduğuna ikna etmek zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Markalı ürün kavramı bu etkiyi yaratmak için bir araç olarak
kullanılmıştır. Ürünün algılanan değerini, çağrışımlar yoluyla arttırmak için
kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca ambalaj, malları farklılaştırmanın diğer bir
etkin yolu olmuştur. Campbell's, Coca-Cola ve Quaker Oats gibi markalar bu
dönemde ortaya çıkmıştır. ABD pazarında bu mallar hala “paketlenmiş mallar”
olarak adlandırılmaktadır.
[28]
Singer, Kodak gibi çok
tanınan tüketici markalarının geçmişi de bu dönemlere rastlamaktadır.
İlk modern ticari marka yasaları da yine 19. yüzyılın sonlarında
ortaya çıkmıştır. Fransa'da, dünyadaki ilk kapsamlı ticari marka koruma sistemi
1857'de "Üretim ve Mallar Markası Yasası" (Manufacture and Goods Mark
Act) ile yasalaştı. İngiltere'de 1862’de Ticari Markalar Yasası ile (the
Merchandise Marks Act ) markalara koruma getirdi. 1875 yılında, Birleşik
Krallık Patent Ofisi'nde ilk kez ticari markaların resmi olarak kaydedilmesine
izin veren Ticari Markalar Kayıt Yasası çıkarıldı.
[29]
Markaların korunmasına
yönelik akım ve yasal bilinçlenme 1870 yılında Amerika’da, 1874 yılında
Almanya’da, 1879 yılında da İsveç ve Belçika’da markayı koruma altına alan
kanunlar ile devam etti.
[30]
Türkiye’de marka konusundaki ilk hukuki
düzenlemeler ise 1888 yılında Osmanlı Devleti’ndeki “Alameti Farika
Nizamnamesi” ile yapıldı. Yine 1883 yılında sınai hakların global ölçekte
korunmasına yönelik Paris Sözleşmesi (The Paris Convention for the Protection
of Industrial Property) imzalandı ve birlik kuruldu.
[31]
1880'lerin sonlarında, reklam şirketi JWT'nin kurucusu ve marka
reklamcılığının öncülerinden biri olan James Walter Thompson, ajansının
hizmetlerini potansiyel müşterilere açıklamak ve satmak için ev reklamları
yayınladı. Thompson, davranışsal psikolojiden ve gelişmiş pazar
araştırmalarından elde edilen içgörülerden yararlandı. Onun ev reklamları,
marka reklamcılığının kullanımının ve etkisinin ilk sistematik tanımları ve
bugün markalaşma olarak tanımlanan şeyin erken ticari açıklamaları arasındaydı.
Tüketim ürünleri şirketleri, marka konumlandırma, reklam kampanyaları için
etiket satırları, paketler dahil olmak üzere karmaşık iletişim stratejileri
geliştirmeye başladı.
[32]
Yirminci yüzyıla gelindiğinde ise markanın iş hayatında etkisi
iyice belirginleşmeye başlamıştır. Üreticilerin ve ürünlerin artmasının
paralelinde, tüketicilerin alternatif ürünler karşısındaki seçiciliğinin
oluşması rekabeti artırmıştır. Şirketler tüketicilerin markalarıyla
geliştirdikleri ilişkinin sosyal, psikolojik ve antropolojik boyutlarını
anlamaya ve tanımaya başladıkça, tüketici pazarlaması daha karmaşık hale gelmiştir.
Giderek artan bir şekilde marka iletişimi, vaat eden kalitenin ötesine geçerek
daha karmaşık psikolojik çağrışımlar oluşturmaya doğru genişlemiştir. Pek çok
ürünün kalitesi giderek benzer hale geldiğinden ve ayırt edilmesi zorlaştıkça,
markalar ayırt edilebilir olmak için ek, esas olarak duygusal faydalar sunmak
zorunda kalmıştır.
[33]
Yine bu dönemde marka ve
markalaşmanın nasıl oluşturulacağı, sürdürülebilirliğin nasıl sağlanacağı ve
markanın kaldıraç gücünden faydalanılarak iş gelişiminin nasıl sağlanacağı
sorularına cevap aranmaya başlanmıştır.
[34]
Sanayi çağından
bilgi çağına geçiş ile birlikte marka yeni bir fonksiyon üstlenerek tüketici gözünde
bir değer unsuru olarak algılanmıştır. Markaya sahip bir malın, markası olmayan
maldan daha değerli olduğu ve bu mala sahip olmak için katlanılacak fazladan
maliyetin bu değerin karşılığı olduğu düşüncesi hakim olmuştur.
[35]
Al Ries ve Jack Trout (1993)’a göre ‘Nesnel bir gerçek yoktur. ‘En
iyi ürün diye bir şey yoktur. Bunların hepsi tüketicinin zihninde gelişen
algılardır. Gerçek olan algıdır. Gerisi tamamen hayaldir
.
[36]
Bir markanın misyonu
başarılı bir biçimde tüketicinin aklında, kalbinde ve ruhunda yer ettiğinde
artık o markanın sahibi tüketiciler olur.
[37]
Markanız bir kere
başarıya ulaştı mı o artık sizin markanız olmaktan çıkar. Markalar tüketicilere
aittir. Tüketicilerin marka tercihlerini bireysel, ekonomik, psikolojik ve
sosyal faktörler etkiler.
Karmaşık
ve doygun bir pazarda markalar, işlevsel ve duygusal özellikler sunarak
tüketici seçiminde temel bir rol oynar.
Satınalma kararlarını hızlandırır, güven oluşturur ve kendilerini
ifade etmelerini sağlar.
Markalar
tüketicilere duygusal değerler katar. Ayrıca tüketiciler çoğu zaman, yalnızca
maddi olmayan faydalar için değil, aynı zamanda somut faydalar için de markalara
güvenme eğiliminde olur.
En
geniş tanımıyla marka, bir bilgi taşıyıcısı olarak tanımlanabilir. Bu
bilgilerin içeriği ve alımı, markanın kapsamını ve etkisini tanımlar.
Markaların ilettiği bilgiler işlevsel ve duygusal olabilir. İşlevsel bilgiler,
menşe, fiyat, ürün özellikleri ve teknik özellikler gibi olgusal unsurlardan
ürün özelliklerinin işlevselliği, kalite, tutarlılık ve güvenilirlik gibi daha
genel ve daha az açıkça tanımlanmış unsurlara kadar uzanır. Birincisi bir
dereceye kadar test edilip doğrulanabilirken, ikincisi tamamen algı ve yargıya
tabidir. Duygusal bilgi, terimden de anlaşılacağı gibi, her türlü duygu, ruh
hali ve tutumu içerir. İşlevsel bilgi teoride olgusal olarak doğrulanabilirken,
duygusal bilgi soyut ve özneldir. Bununla birlikte, duygusal bilgileri
doğrulayabilen birçok pazar araştırması yöntemi vardır. Tüm markalar çok farklı
oranlarda olsa da her iki unsurun bir kombinasyonuna sahiptir. Bazı markalar
temel olarak işlevsel sunuma, bazıları ise duygusal yönlere odaklanır. İşlevsel
yönler önemlidir, çünkü çoğu durumda iletildikleri hedef kitle tarafından
doğrulanamaz veya test edilemez. Televizyon satın alan tüketiciler çoğu durumda
ürünün teknik kalitesini doğru bir şekilde değerlendiremeyeceklerdir. Çoğu düz
panel TV, çok az fiziksel farkla çok benzer görünür. Onlara bağlı bir marka
olmadan, tüketiciler çok sayıda siyah veya gümüş renkli düz kutularla karşı
karşıya kalacakları için bir televizyon seçmek çok zor olur. İşlevsel
özelliklere ek olarak, markalar duygusal yönleri iletebilir. Sony ve Samsung
gibi tüketici elektroniği markaları, teknik yönlerine ek olarak prestij, statü
ve stil iletir. B2B ve ürün odaklı markalar söz konusu olduğunda, örneğin
teknolojide, işlevsel bilgiler her zaman önemlidir ve en uç noktada iletişime
hakim olabilir. Coca-Cola, Marlboro ve Nike gibi ünlü ikonik markalar söz
konusu olduğunda, bilgiler çok az veya hiç işlevsel içerik olmadan neredeyse
tamamen duygusaldır.
[38]
Ekonomik
anlamda markalar hem arz hem de talep eğrilerini etkileyerek değer yaratır.
Talep tarafında, belirli bir satış hacmi verildiğinde bir ürünün daha yüksek
bir fiyattan satılmasına izin verilirken, firmanın daha istikrarlı bir talep
seviyesine ulaşmasını sağlar. Yeni müşteriler edinmenin maliyetinin mevcut
müşterileri elde tutmanın maliyetinden daha fazla olduğu göz önüne alındığında,
bariz ekonomik faydalar sağlar.
Markalaşma müşteri sadakatini arttırır, ürünlerin fark edilmesini
kolaylaştırır, dağıtım kanallarında güçlendirir ve sonucunda rekabet gücünü
arttırır.
Güçlü
markalar ayrıca markayla ilişkili değerleri yeni ürün veya hizmet
kategorilerine aktarabilir. Tedarik tarafında markalar, distribütörlerin
bağlılığını artırarak, personel işe alma ve elde tutma maliyetlerini, sermaye
finans maliyetlerini iyileştirerek ve son olarak daha büyük hacimler yoluyla
ölçek ekonomilerini artırarak işletme maliyetlerini azaltabilir.
[39]
[1]
https://sozluk.gov.tr/ Erişim
27.06.2020
[2]
27.06.1995
Tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
[3]
https://www.ama.org/the-definition-of-marketing-what-is-marketing/?_ga=2.31380153.701468083.1593273273-381726977.1593273273 Erişim
27.06.2020
[4]
Keller, K.L., (2013) Strategic Brand Management, Building,
Measuring, and Managing Brand Equity, Pearson Global Edition, Newyork
,2013,s.30
[5]
Pablo; F. (2001)
Valuation of Brands and Intellectual
Capital, Social Science Research Network, Working Paper, s.4.
[6]
Aaker, D.
(2009) Marka Değeri Yönetimi: Bir
Marka İsminin Değerinden Yararlanmak, Ender Orfanlı (Çeviren),
İstanbul:MediaCat, 2009, s.25
[7]
Kotler,
P. & Keller, K. L. (2012) “Marketing
Manegement” Prentice Hall, 14th Edition,New Jersey, USA, 2012, s. 274
[8]
Murphy,
J. (1990) “Assesing The Value of Brands” Long Range Planning, Vol: 23, No:3,
1990, p.23.
[9]
Erdil, S. &
Uzun ,Y (2010) .Marka Olmak , Beta
Yayınları, 2.Baskı Aralık, İstanbul, s.8
[10]
İslamoğlu A.H.
& Fırat, D. (2011) Startejik Marka
Yönetimi , Beta Yayınları, 2. Baskı Ekim , İstanbul, s.7
[11]
Gödren, F. Marka Değerleme Yöntemleri ve Ahp Yöntemi İle
Uygun Modellerin Saptanmasi, Yüksek Lisans Tezi ,s.3
[12]
Nilson,
T. H, (2003 )Customize the Brand, İngiltere, John Wiley & Sons, LTD, , s.11
[13]
David Haıgh
&Muhterem İlgüner, Marka Değeri, Marketing
Yayınları, İstanbul, Kasım 2012 , S.12
[14]
Almila
Sinem Güven, Türk Hukukunda Marka
Değerlemesi, Doktora Tezi, s.3
[15]
Karataş,
Ö.,
Marka
Değerleme Modelleri: Bist – Bankacilik Sektöründe Bir Uygulama, Doktora Tezi
s.3
[16]
Melike Gül, s.17
[17]
Keller,K.
L., (2013)
Strategic Brand Management, Building,
Measuring, and Managing Brand Equity
, Pearson Global Edition,
Newyork , ,s.29
[18]
Lindemann, J., (2010), The Economy of
Brands, Palgrave Macmillan, New York, s.19
[19]
Ferdi Gödren, Marka Değerleme Yöntemleri ve Ahp Yöntemi
İle Uygun Modellerin Saptanmasi, Yüksek Lisans Tezi ,s.3
[20]
Keller, K. L.
(2003.)“Strategic Brand Mangement:”
Building, Mesuring and Managing Brand Equity, Prentice Hall, 2th Edition, New Jersey, USA,
[21]
Haigh , age.
s.12
[22]
Alycia, Perry,
ve David, Wisnom, “Markanın DNA’sı”
Çev: Zeynep Yılmaz, İstanbul, MediaCat, 2003, p. 11.
[23]
Keller, K.
(2003) Strategic Brand Management,
Pearson Education, New Jersey.s.13
[24]
Nilson,
T. (2003) Customize the Brand,
İngiltere, John Wiley & Sons, LTD,
s.13
[25]
Gödren, agt s.4
[26]
Göker,
I.E.K.,
Finansal Açidan Marka Değerleme ve
Marka Değerinin Hissedar Değeri Üzerine Etkisi: Bist’te İşlem Gören Firmalar
Üzerine Bir Araştirma
,
Doktora Tezi s.8
[27]
Gökhan
Aydın, Marka Değeri ve Finansal
Performans, Doktora Tezi s.18 )
[28]
Lindeman, J. (2010), The Economy of Brands,Palgrave macmillan
s.4
[29]
Bently, L. (2008)
"The Making of Modern Trade Marks Law: The Construction of the Legal
Concept of Trade Mark (1860-80)" in Lionel Bently, Jane C. Ginsburg &
Jennifer Davis (eds),
Trade Marks and Brands: An Interdisciplinary Critique
(Cambridge University Press, 2008)
[30]
Sağlam, M.F.
(2019) Markanın Tarihi ve Dünden Bugüne Marka Kavramı, 05.Şubat.2019, (
https://www.brandingturkiye.com/markanin-tarihi-ve-dunden-bugune-marka-kavrami/ ) Erişim
29.06.2020
[31]
https://www.wipo.int/treaties/en/ip/paris/summary_paris.html (Erişim
29.06.2020)
[32]
Lindeman, J. (2010 s.5
[33]
Lindeman, J. (2010 s.5
[34]
Peter H.
Farquhal;“Managing Brand Equity” Journal
of Advertising Research, Vol:30, No:4,1990, s.7.
[35]
Göker,
agt, s.8
[36]
Haigh, age.,s.15
[37]
Kotler, P.
(2011) Hermawan Kartajaya, Iwan Setiawan, Pazarlama 3.0 Optimist , (Çeviren
Kıvaç Dündar) Aralık İstanbul s.65
[38]
Lindeman, J. (2010) s.6
[39]
Salinas (2009)
s.19