Dr. Hasan Yalçın, YMM, E. Hesap Uzmanı
Uygulamada genellikle
harcama, maliyet ve gider kavramları karıştırılmakta ve çoğu zaman yanlış
kullanılmaktadır.
Harcama çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde tanımlanmakta olup
bunlardan bazıları aşağıdaki gibidir:
“İşletmede bir iş
görmek, bir şey üretmek üzere para veya para ile ifade edilen değerlerin elden
çıkarılması”
“Bir şeyi kullanmak,
onu tüketmek”
“İhtiyaçların
karşılanması amacı ile faaliyette bulunan her ekonomik birimin para ve her
türlü ödeme araçlarının kasadan veya işletme mal varlığından çıkması”[1]
“Para, ayın,
borçlanma, alacaktan vazgeçme, hizmet ifa etme ve diğer şekillerde para ile
ifade edilebilen menfaat sağlamak suretiyle bir mal ve hizmetin iktisap
edilmesi”[2]
Yapılan
tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere harcama, çoğu zaman eş anlamı olarak
kullanılan giderden çok daha kapsamlıdır. Hatta harcamanın maliyet ve gider
kavramlarını kapsadığını söylemek hatalı olmaz.
Genel anlamı ile gider, işletmenin öz sermayesinde bir azalış meydana getiren her türlü çıkış olarak tanımlanabilir. Ayrıca gideri çeşitli açılardan ele alarak tarif eden tanımlar da mevcuttur.
Maliyet kavramı ise, çok genel bir belirleme ile,
“bir varlığı edinmek için yapılan harcamalar toplamıdır” biçiminde
tanımlanabilir. Bu çok özlü ve yalın tanımına karşılık maliyet kavramı
ekonomide, işletmecilikte geniş bir biçimde çeşitli açılardan ele alınarak
tanımlanmaktadır.[3]
Vergi uygulaması
açısından yapılan bir harcamanın maliyet veya gider niteliğine sahip olup
olmadığının belirlenmesi vergi matrahının tespiti açısından önemli rol
oynamaktadır.
Yapılan bir
harcamanın maliyet unsuru olması halinde bunun gidere dönüşümü zaman içinde
çoğu zaman birkaç vergilendirme dönemini kapsayacak şekilde gerçekleşir.
Örneğin; amortismana tabi kıymetlerde amortisman ayırımı gibi ki, bu
nitelikteki giderler bile anılan iktisadi kıymetin satışında tekrar bir hasılat
unsuru olarak dikkate alınır.
Bunun yanı sıra gider
niteliğindeki harcamalar ise ilgili oldukları hesap döneminin vergi matrahının
tespitinde direkt indirim konusu yapılmaktadır. Bu nedenle vergi uygulaması
açısından maliyet ve gider kavramlarından ne anlaşılması gerektiğinin
netleştirilmesi ihtiyacı vardır.
Vergi uygulaması
açısından bir işletmede yer alan çoğu ekonomik değerler maliyet bedeli ile
değerlenir. Gayrimenkuller, demirbaş eşya, satın alınan emtia, imal edilen
emtia bunlara örnek olarak verilebilir.
Vergi Usul Kanunu’nun
262’inci maddesinde maliyet bedelinin tanımı yapılmıştır. Buna göre “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin
iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması suretiyle yapılan ödemelerle
bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”
Kanun maddesinin
incelenmesinden de açıkça anlaşılacağı üzere bazı giderler de maliyet bedelinin
parçasını oluşturabilmektedir. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamaları
giderler açısından detaylandıracak olursak vergi mevzuatımıza göre giderleri
iki kısımda incelemek mümkündür[4].
1-Maliyet Bedelinin Bir Parçası Olan Giderler Bu mahiyetteki giderlerde iki kısma ayrılabilir. Genel İmalat Giderleri: Bunlar bir mamulün imali için yapılan bilumum masraflar olup doğrudan doğruya imal edilen mamul maddeler ile ilgilendirilir. Bu noktadan hareket eden kanun koyucu Vergi Usul Kanunu’nun 275’inci maddesinde, mezkur masrafların mamulün maliyet unsurları arasında saymıştır.
Özel Giderler: Münhasıran bir iktisadi kıymetin iktisap edilmesi için yapılan
masraflar özel gider sayılır. Bir malın satın alınan müesseseye gelinceye kadar
yapılan nakliye ve komisyonlar bu niteliktedir. Keza bir makina veya tesisatın
nakliye, sigorta ve montaj giderleriyle bir gayrimenkulün noter, tapu, mahkeme
kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye masrafları özel gider mahiyetindedir.
Vergi Usul Kanunu’nun
262 ve 270’inci maddelerine göre bu masraflar, ilgili bulundukları iktisadi
kıymetin maliyet unsurları arasında sayılmıştır. Ancak 270’inci madde bu kurala
bir istisna tanıyarak bir gayrimenkulle ilgili bulunan ve yukarıda sayılan
masraflar için mükelleflere bir tercih hakkı tanımış ve bu masrafların maliyet
bedeline ithal edilmesini veya genel giderler arasında gösterilmesini serbest
bırakmıştır.
2-Maliyete Girmeyen
ve Direkt Olarak İndirim Konusu Yapılan Giderler Bu giderler genel
mahiyette olan ve belirli bir veya birkaç iktisadi kıymeti ilgilendirmeyip
işletmenin tamamını ilgilendiren harcamalardır. Bu nedenle doğrudan doğruya
ilgili bulundukları yılda gider kaydedilirler. Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı
maddesinde sayılan harcamaların, masrafların hemen hemen tamamı bu niteliğe
sahip giderlerdir. Ancak anılan maddenin 2 numaralı bendindeki işçi sigorta
primleri ile 7 numaralı bentte yazılı amortismanlardan bir kısmı genel imal
gideri mahiyetine haizdir.
1) Münir BELLEK “Kanunen Kabul Edilen-Edilmeyen Gider Ayırımı” Mükellefin Dergisi,
Sayı:41 s.61.
2) Murat URGAN “Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarındaki Gider Anlayışı ve Zarar
Kavramı, Gelir Unsurları İtibariyle İrdelenmesi Zarar ve Mahsubu ve Özellikli
Durumlar, Bilim Raporu, Ankara, 1995, s.1
3) Maliyet kavramına ilişkin değişik tanımlamalar için bakınız. Muzaffer EGESOY
“Maliyet Kavramı ve Ticaret Mallarının Değerlenmesi” Mükellefin Dergisi, Sayı:10, s.10.
4) ALİ
EĞLER ve diğ. A.g.r. s.239